Icinde yasayan her 3 kisiden birinin farkli bir dil konustugu,
dunyanin en kalabalik kuresel sehri, bir kultur baskentidir “The
City of New York”. Hepimizin Amerikan filmleri ve dizileri
sayesinde adeta defalarca gitmisiz gibi hissettigimiz tanidik bir
sehirdir. Ilk gidisim oldugu ve sehir beni gercekten cok sasirttigi
icin bu yaziyi yazmam sart gibi geldi.
*New York |
Dolu dolu 7 gun kalmamiza ragmen ayrilirken daha yapacak ve gorecek
cok sey oldugunu bilerek ve kalbimiz kirilarak ayrildik. Kalp
kirikligi derken; pahali, kalabalik, pis ve biraz da tehlikeli
olacagini dusunerek gitmisken isil isil, deli, etkileyici ve cok
canli oldugunu anlamanin yarattigi bir duyguydu sanirim. Basta
dusundukleriniz kagit uzerinde dogru olsa bile, artik New York'u
tanimaya baslamissinizdir ve tanidiginiz zaman asla
vazgecemeyeceginiz insanlara benziyor, aitlik hissiyle dolu ve
fazlasiyla dost. Uzun sure yasayanlarin ayrilmakta ne kadar zorluk
yasayacaklarini tahmin edebiliyorum, kisa surede bile kendini cok
sevdiren, cok ozel bir sehir cunku.
Havaalanindan sehire gitmek icin shuttle, taksi yada otobus sonrasi
metro, airtrain sonrasi metro gibi secenekleriniz var. Biz 1 haftalik
sinirsiz metro ve otobuse binmemizi saglayan kartlardan almistik
havaalanindayken, her seferinde ugrasmaniza gerek kalmamis oluyor.
Onun disinda ilk yapilmasi gereken detayli bir sehir haritasi bulmak
ve bolgeleri incelemek diyebilirim. Benim yol arkadasim gibi daha
modern olanlar icin ise akilli telefonlarin maps applicationlari daha
iyi olacaktir. Hatta biz otelde internet varken haritalari kaydedip
gun icerisinde ekran goruntulerinden yararlandik. Sokak numaralari
oldukca duzenli oldugu icin benim gibi yol-yon kavrami olmayan biri
bile fazla kaybolmadan yolunu bulabilir. Kuzeyini guneyini, batini
dogunu ayirt edebiliyorsan New York tam sana gore. Ustelik metro agi
cok genis, her yerde karsiniza cikacak duraklari. Kalabalik (tiklim
tiklim) ve pis (fare de gorduk) olduklari gercegi bir yana sehirdeki
herkes metro kullaniyor.
New York Subway |
Biz downtown da, Greenwich Village dedikleri bolgede bir butik oteli
tercih ettik. The Marlton Hotel duydugumuz kadariyla eskiden
NY Universitesi'nin yurdu olarak kullanilan bir bina da, okula
gercekten cok yakin. Bu sayede gunun her saati cevresi ogrencilerle
dolu, canli ve keyifli fakat iyi bir muhitte oldugu icin fiyatlar
biraz yuksek. Bizim avantajimiz, otelin yeni aciliyor olmasi ve epey
erken rezervasyon yapmamiz oldu sanirim. NY'a gidip otelde kalmayi
dusunenler icin bu oteli onermek ile beraber Chinatown, Chelsea
tarafinda daha uygun veya Broadway, Times Square civarinda daha
merkezi oteller bulabileceginizi belirtmeliyim. Otel
rezervasyonlarini kesinlikle erken yapmak gerekiyor, odalar aylar
oncesinden doluyor. (www.booking.com
dan rezervasyon yapmak oldukca faydali olacaktir, otellerin kendi
sitelerinde bazen fiyatlar cok daha yuksek oluyor. Ustelik sizden
once kalanlarin yorumlarini okumak ve otelin kac puan aldigina bakmak
da onemli. Bu siteden otel ucretini odemiyorsunuz sadece rezervasyon
ucreti olanlar icin ucret cekiliyor kartinizdan. Onun disinda otelden
cikis yaparken istediginiz sekilde kart yada nakit olarak
odeyebiliyorsunuz.)
The Marlton Otel |
Kaldigimiz otele 2 dakika oldugu icin sabah kahvaltilarini aceleye
getirdigimiz gunler sandvic, kahve, sut, hazir yemek gibi seyler alip
(Duane Reade, CVS yada Starbucks'tan), Washington Square Park'a
gittik. Her daim canli muzigin oldugu, yan bankta mutlaka yemek yiyen
yada bebegiyle guneslenen birilerini goreceginiz, bir kosesinde
satranc oynayanlarin bulundugu, bu sehirde herkesin kopegi var diye
dusunmenizi saglayan, bana biraz Ankara'daki Kugulu Parki animsatan
bir yer. New York Universitesi'ne ait olan Fransiz Evleri de
gezilebilir oraya gitmisken, ogrencilerinin renkliligi, giyim
tarzlari ilgi cekici.
*Washington Square Park, Sincap |
Acikirsaniz okulun karsisinda bulunan fiyatlari uygun, saglikli
yemekler yapan Cosi'yi deneyebilirsiniz, ogle yemekleri yada
sadece atistirmak icin ideal. Village cevresini anlatmaya basladigim
icin aksam yemegi icin de bir yer onermek istiyorum. Balayina Bali'ye
gittigimiz de yemeklerinin farkliligina bayilmistik esimle. Sunum
sekilleri de cok ozel olmakla beraber kullandiklari deniz urunu,
sebze ve meyvelerin cesitliligi bizi daha cok etkilemisti. Bu
lezzetlere yakin bir yer icin East
Village da
bulunan Zabb Elee enfes bir
tercih oluyor soylemesi benden.
*Papaya Salatasi |
Washington Square Parki her ne
kadar neseli ve renkli olsa da New York deyince hepimizin aklina ilk
gelen tabi ki Central Park.
Parkin bahar aylarinda daha da guzel oldugu iddia edilir hep. Ekim
ayinda orada oldugumuz icin sansliydik bu acidan; yesili, sarisi ve
kirmizisi boldu parkin. Sehrin bu kadar merkezinde olup sehirden
kacmissin hissini verebilen bir yer olmasi bence en onemli ozelligi.
Bisiklet surenler, banklarinda yemek yiyenler, kopegiyle yada
bebegiyle gezenler, paten kayanlar, faytonla parki turlayan
turistler, ordekleri izleyenler, golunde sandala binenler, cimlerde
kosusturan sincaplar, etrafinda koskocaman bloklar olan bu peyzaj
harikasiyla icice. Yasmin ile Central Park'a bakan evlerde
oturanlarin kimler oldugunu merak edip kiralar ne kadar acaba geyigi
yaparken farkettigimiz en onemli seylerden biri de kimsenin burayi
AVM yapmak istemiyor olmasiydi. Ne ilginc(!). New Yorker'lar icin cok
farkli bir yeri olmali; yuruyus ve kosu yaptiklari, is yeri yakin
olanlarinin temiz havada yemek yedigi, cocuklarinin cimenlerinde
kostugu, festivallere katildiklari, mac izledikleri, 70 yasinda
olanlarinin bile rahatca spor yapip, paten kaydigi, bisiklet
surdukleri, dugun fotograflari icin geldikleri sosyal bir alan,
kisacasi parktan cok daha fazlasi. Ayni zamanda cocugu ile gidenler
icin parkin icinde guzel bir hayvanat bahcesi oldugunu da
belirtmeliyim. Yaninizda mutlaka atistiracak bir seyler goturun cunku
park cok buyuk ve insanin hic cikasi gelmiyor. Bir de Nisan-Mayis ayi
gibi nasil olurdu yada gol dondugunda ordekleri nereye goturuyorlar
cok merak ediyorum.(Holden' a selamlar)
*Central Parktan gorulen manzara |
New York'a giden herkesin onunde
mutlaka fotograf cektirdigi, sehrin en onemli ve unlu simgelerinden
biri, adini belki kendisinden bile daha cok begendigim Ozgurluk
Aniti'na gitmeyi de ihmal
etmedik. Fransa'nin simgesi Eyfel'i Paris'e gittigimde gormus ve
acikcasi biraz hayalkirikligina ugramistim. Filmlerde cok daha
etkileyiciydi sanki. Bir seyin kitabini okuduktan sonra filmini
izleyip hic tatmin olmaz ya insan tam oyle hissetmistim. Oysa
Eiffel'i yapan Gustave Eiffel'in tasarimi olan Statue of
Liberty, bana yakindan da epey
buyuleyici geldi. Amerika'nin kurulusu ile ilgili hikayelere asina
oldugum icin mi bilmiyorum ama anit insani dusunduren ve etkileyen
bir yapi gercekten. Ozgurluk gercekten elde tutulan ve hic sonmeyen
bir mesale mi, kurallar butununu diger eline almazsan mesale elinden
dusuverir mi, bu ikisini koruyan,elinde tasiyan neden kadindir...
Sorular, sorular!
*Liberty Adasindaki Eiffel Heykeli |
Ozgurluk Aniti'na gitmek icin
feribota biniliyor, biz biletlerimizi internetten almistik ki sanirim
boylesi daha kolay oluyor, Ama mutlaka soylemeliyim ki cok fazla
guvenlik kontrolunden gecmek ve cok sira beklemek gerekiyor abidenin
bulundugu adaya gidene kadar. Vapura bindikten sonra kisa sure icinde
guzel yesil rengini (oksitlenme sonucu zaman icerisinde olusmus bir
renk) seciyorsunuz, vapurdan cekilen fotograflar bir baska oluyor,
anita tirmandiktan sonra da aniti tamamen unutup gorkemli Manhattan
manzarasina yogunlasiyorsunuz. Tac kismina cikabilmek icin alinan
bilet aylar (3 ay sanirim) oncesinden tukendigi icin biz cikamamistik
ama eteklerinden gorulen manzaranin yeterince buyuleyici oldugunu
soylemeliyim. Istatistiksel bilgi maiyetinde de anitin boyu 46 metre
olup ustunde durdugu beton kaide ile birlikte toplam yuksekligi 93
metredir.
*Ozgurluk Aniti |
Sehir bosuna dunyanin kultur merkezi olarak adlandirilmiyor aslinda. Renkli festivalleri, unlu sanatcilarin konserleri, birbirinden etkileyici broadway sovlari, yillardir suren tiyatro oyunlari, muzikalleri, operalari ve essiz muzeleriyle New York gercekten rakip tanimaz. Biz de bu sebeple aylar oncesinden arastirmalar yapip bir muzikale, bir konsere ve bir de operaya bilet aldik. Aslinda iyi bir basketbol maci da izlemek istiyorduk ama kismet olmadi.
(Bu tarz tum biletleri www.ticketmaster.com
sitesinden alabilirsiniz. Bizdeki biletix sitesi.)
Cok sevdigim bir hikaye olan
(Daniel Wallace), filmine de bayildigim (Tim Burton) Big
Fish muzikalini Broadway'deki
Neil Simon tiyatrosunda izledik. Danslari, sahne tasarimi ve
oyuncularinin guzel sesleriyle cok keyifli zaman gecirdim. Bazen
ingilizcesinde zorlansam da sahne ve isik kullanimina ve acikcasi o
kadar guzel bir tiyatro salonunda, boyle iyi bir oyun izleme fikrine
bayildim. Zaten bildigim bir hikaye olmasina ragmen sonunu merakla
bekleyip, heyecanlandim. Bilet fiyatlari, yorumlar, oyuncularla ve
oyunla ilgili bilgiler icin sitesine bakilabilir
(www.bigfishthemusical.com).
Big Fish Muzikali |
Yasmin'in yillar once onlar henuz
bir on grupken konserine gitmis oldugu, benim de cok sevdigim Franz
Ferdinand'in konserini
Hammerstein Ballroom'da dinledik. Yeni albumlerinden sarkilarina pek
eslik edemesek bile sevdigimiz tum sarkilarini soylediler,
normalden daha uzun kalip tum hayranlarinin gonlunu fethettiler.
Kendileri o kadar egleniyordu ki konseri izleyip de mutlu olmamak mumkun degildi. Unutmadan soylemeliyim eger konserde alkollu bir seyler icmek
istiyorsaniz mutlaka yaninizda yasinizi gosteren bir kimlik olmali,
iceri alirken kimligi kontrol edip kolunuza bir bileklik takiyorlar,
bileklik olmadigi surece icerideyken icki almaniz mumkun olmuyor.
*Franz Ferdinand Konseri |
Gittigimiz opera ise Metropolitan
Opera sahnesinde Two Boys
isimli bir operaydi. Acikcasi oyun beni opera salonu kadar
etkileyemedi. Oyle buyuk ve gorkemli bir salon ki, kirmizi kadifeler,
ahsaplar, unlu opera sanatcilarinin oyunlarda giydigi kiyafetlerin
sergilendigi alanlar... Internet uzerinden kurulan iliskileri temel
alip, bir cinayet arastirmasini anlatan bir yandan da insanlarin
zayif ve acimasiz yonlerini vurgulayan kisacasi teknolojinin karanlik
yanini ele alan bir konusu vardi. Yasmin gercek bir hikayeden yola
cikilarak yazildigini soyleyince cok sasirdim ve her ne kadar Ankara
Devlet Opera ve Balesi' nden Saraydan Kiz Kacirma'yi keyifle izlemis
olsam da bu kadar modern bir konu uzerine de opera yapilmasi hosuma
gitti. Ek olarak operadaki giyim kodu olarak; kadinlarin zarif
elbiseler ile topuklu ayakkabilar ve erkeklerin de takim yada en
azindan ceket giymis olduklarini bildirmek istiyorum.
Two Boys Operasi |
Ayrica sehrin unlu modern sanat muzesi MOMA'
ya, Metropolitan
Museum of Modern Art, gitme firsati bulduk. Cuma gunleri, bulduklari
sponsor sayesinde ucretsiz girilebiliyor. Aslinda New York'ta pekcok
muzeye ucretsiz girilebiliyor. Kapilarinda yazan 10-20$ gibi ibareler
onerilen bagis miktari oluyor, 1-2 $ vererek de giris yapmak mumkun.
Devasa muze binasinin icinde saatler rahatlikla harcaniyor, cogu
bolumde fotograf cekmek serbest oldugu icin makinenizi unutmamanizi
ve sergilerin interaktif bolumlerine mutlaka katilmanizi oneririm.
*Modern Sanat Muzesi |
Bir sonraki New York yazimda
gorusmek uzere. Umarim gitmek isteyenlere fikir verip yardimci
olabilirim yada aklinda olmayanlara biraz daha arastirayim, para
biriktirip gideyim dedirtebilirim.
*Fotograflar bana aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder