19.8.14

Bi Kucuk Eylul Meselesi Var



Mutlaka cok farkli bir sey yapmaliyim, acayip derecede guldurmeli ya da aglatmali… O kadar para harciyoruz tabi ki bu film kendini gostermeli, populer oyuncular sart, yila damgasini vurmali… Bazen son zamanlarda yapilan Turk filmlerinin bu tip kaygilarla yapildigini dusunmeden edemiyorum. Senaryo sasirtmacali olacak, oyuncular olduklarindan yuz kat guzel gorunecekler ve filmin sonunda herkes aglayacak diye harcanan bu cabanin baska seyler icin harcanmasi gerektigi asikar oysa ki.




Yaratici, muthis kurgulanmis ve iyi cekilmis filmler de var mutlaka ama bu genel yargidan kurtulmak da oldukca zor hale geldi. Oysa Turk sinemasi hic olmadigi kadar iyi durumda, 1 yilda gosterime giren turk filmi sayisi yuzleri geciyor ve izleyici sayisi da her yil artiyor. Ben de bu durumun verdigi cesaretle Amerikadayken kacirdigim Turk filmlerini yavas yavas izlemeye calisiyorum. Yazimda bahsedecegim film de bunlardan biri aslinda. “Bi kucuk Eylul meselesi var, halledemedim.”



Modern, zengin ve guzel Eylul (Farah Zeynep Abdullah) arkadaslariyla gittigi Bozcaada gezisinde tanistigi Tek (Engin Akyurek) ile hem hayatin hem de kendisinin bambaska bir yuzu ile karsilasir. Istanbul’da yasayan, guzel giyinmeyi, iyi mekanlarda takilmayi ve arkadaslariyla olmayi seven hafif bencil ve simarik bir kizdir esas kizimiz. Tek(in) ise bir adada annesinin evinde yasayan asosyal ama yetenekli bir karikaturisttir.



Eylul bu geziden dondukten sonra Istanbuldaki hayatina adeta yeniden baslarcasina atilir ama basina gelen trafik kazasiyla kaybettigi hafizasi onun gecmisi sorgulamasina yol acacaktir. Hatirlayamadiklarini ve kendisine anlatilmayanlari ogrenmek istegi ile Bozcaada’ya geri doner. Bozcaada ona unuttugu 1 ayi hatirlatmakla kalmayacak ayni zamanda icindeki boslugun sebebini de kesfetmesini saglayacaktir.




Yaptiklari buyuk bir izleyici kitlesi tarafindan merakla beklenen Kerem Deren’in ilk filmi olan Bi Kucuk Eylul Meselesi eksiklerini unutturacak kadar naif sahneleri ve basarili oyuncu secimleriyle takdiri hakediyor bence. Bozcaada gibi harika bir adanin mekan olarak secilmesi bir yana sunulan buyuleyici goruntuler de filme kesinlikle inanilmaz bir deger katiyor. Nil Karaibrahimgil’in film icin besteledigi, sozleriyle ve soylenis tarziyla oldukca etkileyici olan “Kanatlarim Var Ruhumda” parcasi ve film boyunca eglence mekanlarinda calan muzikler filmi bir butun haline getiriyor. Tekin karakterinin cizdigi karikaturler, denize girmek icin secilen issiz koylar ve yenen yemekler de ada ruhunu oldukca guzel yansitan ogeler.




Ozellikle Farah Zeynep Abdullah’in filme kattigi enerji oldukca onemli. Baska turlu sehirli kizimizin simarikliginin -ya da korkaklik diyelim- sonuclarina inanmak pek kolay olmazdi sanirim. Engin Akyurek, cok da derinlemesine dusunulerek yazilmamis gibi gorunen Tek karakterine burunmekte ve seyirciyi pek de mumkun olmayan seylere inandirmakta elinden geldigince ugrasmis gorunuyor. Yan karakterlerin goze batmayan, iyi oyunculuklari ve kurgudaki donusler de cok basarili.




Sonuc olarak izleyicide Bozcaada’ya yerlesme, yaz tatiline cikma ve bol bol muzik dinleme istegi olusturan ve tum naif insanlara karsi yurekleri sevgiyle dolduran bir film olmus, gec olsa da izledigim icin cok memnunum.

 "Kaybolmayacak. Dalgalar onu alacak, sen nereye gidersen git, senin gittigin yerin kiyisina birakacak."