21.yuzyil
edebiyatinin zirve isimlerinden Haruki Murakami’nin tum kitaplari kadar
etkileyici ve hepsinden daha surukleyici olan “Umibe No Kafuka”, Sahilde Kafka’yi
okur okumaz hakkinda bir seyler yazmak istedim. Yazdiklari tum dunyada buyuk bir
ilgiyle karsilanan ve kitaplari bir tur bagimlilik yaratan Japon yazar yine
buyulu bir dunya yaratarak, sinirsiz hayalgucu ve inanilmaz bir olay orgusu ile
bizi gundelik hayatlarimizdan cikarmayi basariyor. Kisacasi hayatima giren ve
hicbir zaman da cikmayacagini dusundugum bu romandan bahsetmemek benim icin
imkansizdi.
Uzun
yillardir kacisinin hazirliklarini yapan ve kendisine Kafka (Cek dilinde karga)
ismini veren 15 yasindaki gencimiz sirt cantasina ozenle topladigi esyalarla
yola cikar. Amaci babasindan, kendi payina dusen kotu kehanetten, okulundan ve
yasadigi evden mumkun oldugunca uzaklasmak ve yepyeni bir hayata biraz daha
sicak bir yerde baslamaktir. Yillarca epey emek vererek guclendirdigi bedeni bu
kacisa oldukca hazirken babasinin ugursuz kehanetiyle yogrulan ruhu olmasi
gerekenden cok daha yaslidir. “Gun gelecek kendi ellerinle babani oldurecek ve
kendi annenle seviseceksin.” diyen babasindan kacmak istemekte ne kadar da haklidir
Kafka.
Yolun
onu nereye goturecegini bilmezken vardigi sehirde sevdigi kitaplara ilginc bir
kutuphane ile kavusur ve kutuphanenin calisanlariyla da arasinda kaderini
etkileyecek iliskiler kurulur. Bir yandan da gizli belge ve tarihi raporlarla ikinci
ana karakterimiz Nakata’nin ilginc hikayesini yavas yavas ogreniriz. Onun kadar
sevilmesi kolay, surekli ayni seyleri insanlara anlatan ve kedilerle
konusabilen bir karakter tanimamissinizdir.
Nakata
ile Kafka Tamura arasindaki bag ise romanin sonuna kadar bizi sasirtmayi
surdurur. Bu ilginc ikilinin yani sira roman boyunca karsimiza cikan Sakura, Saeki
Hanim, Osima ve Hosino’nuyu da tanir ve hepsini ayri ayri severiz. Kendi
hikayeleri, sarkilari, siirleri ve mekanlari olan tum bu insanlarla roman gercekten
cok daha zengin. Murakami incelikle isledigi karakterlerini cok boyutlu
yarattigi icin yasadiklari ve anlattiklari bazen ucuk kacik olsa da mantik
aramadan olanlari icsellestirmek zor olmaz.
Yazarin
Franz Kafka’ya, Sophokles tarafindan yazilan Yunan tragedyasi Kral Oedipus’a,
Binbir Gece Masallari’na, Oedipus kompleksine, Salinger’in muthis eseri Cavdar
Tarlasinda Cocuklar’a ve mistik Japon hikayelerine yaptigi sayisiz gondermeler
de kitabi daha kiymetli hale getirir. Bol ogrenip bol sasiracagimiz bir roman
yaratmaya giden yolda Murakami yine sinirsiz bilgisini sergiler. Inanilmaz
betimlemeleriyle hikayelerin icine girmekte hic zorlanmaz ve Tamura ile
kutuphanede kitap okumayi, Nakata’ya yilan baligi ismarlamayi arzulariz.
"The world is a metaphor."
Sahilde
Kafka’daki olay orgusu sonlara dogru insani biraz yoran bir hal alsa da
biraktigi acik kapilara ragmen yarattigi buyulu gerceklikle kurgunun gelip
baglandigi yer iyi ki okumusum dedirtiyor. Bu yuzden de karakterler, sarkilar,
mekanlar, yemekler, kitaplar, resimler ve duygular ile bambaska bir dunya
yaratan yazara tesekkuru bir borc biliyorum.
Kitapta bahsi gecen sarkilarda
olusturabileceginiz playlist:
Crossroads
- Cream
Schubert
piano sonat in d major
Heigh
ho(from Snow White) - Andre Rieu
4th
time around - Bob Dylan
As
time goes by - Billie Holiday
The
dock of the bay - Otis Redding
Corcovado
- Getz/Gilberto
Sahilde Kafka
Sen
dünyanın kenarında oturuyorsun
Ben
artık olmayan bir kraterin içinde.
Harflerinden
yoksun sözcükler
Duruyor
kapının gölgesinde.
Uyuyan
bir kertenkelenin üstüne parıldıyor Ay,
Küçük
balıklar yağan göklerden.
Pencerenin
dışında askerler var
Bıçaklarla
kendilerini öldüren.
Kafka
sahilde bir sandalyede oturuyor
Anlaşılan,
dünyayı döndüren sarkacı düşünmekte.
Kalbin
ne zaman kapalı ise
Yerinden
oynamayan Sfenksin gölgesi
Düşlerini
delen bir bıçağa dönüşmekte.
Boğulan
kızın parmakları
Giriş
taşını ve daha fazlasını arıyor.
Mavi
elbisesinin ucunu kaldırıp
Sahildeki
Kafka’ya bakıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder