"Stop dreaming, start leaving"
Sahip olunan hayati cesurca sil
bastan yapma ve dunyayi dolasma durumlari bana her zaman cekici
gelmistir. Her seyi birakip gideyim, her yeri goreyim, herkesi
taniyayim, cok sey bileyim durtusu beni arada ziyaret eder. Bu
sebeple de “The Secret Life of Walter Mitty” filmini duyar duymaz
cok merak ettim ve buyuk beklentiler ile izledim.
Bazen bazi filmlerin fazla
gercekci olmamasi gerekir, oylesi daha guzeldir ve asil onemli olan
size hissettirdikleridir. Ben de bu dusunceyle bazi filmleri izlerken
film kahramanlarinin istediklerini yapma konusunda bizden biraz daha
cesur ve kararli olmalarini bekliyorum. Walter bu konuda beni
yaniltmadi ama keske baska bir oyuncu oynasaydi bu rolu demeden de edemedim. Yonetmenlerin kendi filmlerinde basrol oynamayi neden tercih
ediyor olabilecegini tahmin etsem de bu rolde bir baska oyuncuyu
gormeyi isterdim.
Walter Mitty (Ben Stiller), kucuk
yasta babasini kaybeder ve cok cabuk sorumluluk sahibi bir insana
donusur. Sonrasinda kendini sik sik hayal dunyasinda kaybeden, gunluk
hayatini ise kendisinden beklendigi sekilde yasayan biri haline
gelir; ozveri ile yaptigi duzenli bir isi ve ailesi ile yakin
iliskileri olan sorumluluk sahibi bir ogul ve kardestir. Bu olagan
hayatin icinde en az kurdugu hayaller kadar guzel bir seye daha sahip
olur Walter, bu da isyerinde yeni calismaya baslayan Cheryl (Kristen
Wiig)'e duydugu asktir. Tam guzel ve icten Cheryl'e asla
acilamayacagini dusunmeye baslamisken Walter is yerinde karsilastigi
bir kac sorunla beraber bambaska bir insana donusmeye baslar.
Daha da dogrusu Walter aslinda
oldugu kisiyi bulmaya baslar. Iste filmin kolay empati kurulabilen
karakteri Walter'i sevmeye biz de bu noktada baslariz. Maceraya
atilirken gosterdigi cekingenlik, 9-6 calistigi isinden gelen sabir,
uyumlu bir insan olarak yasadigi yillarin getirdigi mutevazilik onu
gozumuzde oldugundan da daha sempatik ve ozel kilar. Ustelik ben
kaykay ile yok olmakta olan kasabaya gidisini ve Sean O'Connell' li
(Sean Penn) dag sahnelerini cok sevdim. Benjamin Button gondermesini
gereksiz bulsam da kurumsal sirket ve fotografcilik ile ilgili
gondermeler oldukca yerindeydi. Filmin bir baska guclu yani da
muzikleri. Ozellikle David Bowie ile Kristen Wiig'in soyledigi Space
Oddity (Major Tom) ve fragmandaki muthis sarki Of Monsters and
Men'den “Dirty Paws” uzun sure dinlenebilir.
Bu kadar cok mesaj vermenize gerek
yoktu diye dusunup filmdeki ufak suprizi en basta tahmin etmis olsam
da filmi izledigime bir an bile pisman olmadim. Guzel goruntuler
izlemenizi, sorunlarinizi unutmanizi ve maceraya atilma istegiyle
dolmanizi saglayan bir film. Ana fikir tum o bariz gondermelere
ragmen yerine ulasirken populer kultur ogeleri
ile hafif dalga gecen, mizahi yonu kuvvetli, keyifli bir film izlemis oluyorsunuz,
tebessumle cikmak da garanti.
Iyi seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder