23.11.13

Modern Zaman Kadini


Blogumun adina tam olarak uyan bir festival filminden bahsetmek istiyorum. “Frances Ha” uzun zamandir izledigim en naif seydi. Yalnizlik, issizlik, ait olamama duygusu ve bekledigini bulamama hissi modern zaman kadini uzerinden anlatilmis, cok da iyi yapilmis.




2012 yapimi filmin yonetmeni ve yazari olan Noah Baumbach, cok iyi bir oyuncu olan Jennifer Jason Leigh'in eski esi ve esimle bayilarak izledigimiz “Madagascar 3” filminin de yazari.


Noah Baumbach ve Jennifer Jason Leigh

Filme de adini veren ana karakterimiz Frances; 27 yasinda, New York'ta bir ev arkadasi ile yasayan, dans ederek hayatini kazanan, bagimsiz, biraz daginik ve cocuksu bir kiz. Ev arkadasi ile universiteden beri cok yakin arkadaslar hatta o kadar yakinlar ki Frances (Greta Gerwig), ev arkadasi Sophie (Mickey Sumner) ile kendisinin saclari farkli olan ayni kisi olduklarini iddia etmekten mutluluk duyuyor. Oysa bana kalirsa birbirlerinden siyah ile beyaz kadar farklilar. Frances ne kadar daginiksa Sophie o kadar duzenli, biri ne kadar bagimsiz ruhluysa digeri o kadar takdir edilme ihtiyacinda ve yalnizliktan korkmakta. En buyuk sorun ikisinin de icten bir sekilde birbirlerini cok sevmeleri ve liseden hemen sonra tanistiklari icin birlikte cok sey paylasmis olmalari. Bunu sorun olarak gorme sebebim ise filmin ilerleyen dakikalarinda Sophie'nin Frances ile yasadigi evden ayrilmasi ve Frances ile olan yakin dostlugunu yavas yavas koparmaya baslamasi.


Sophie ve Frances

Sanki Sophie en cok Frances'a benzemekten korkuyor. Hic aile kuramamaktan, hayati duzenli yasamayan, olgunlasmamis biri gibi gorunmekten kaciniyor ama isin kotusu bu duygularini ne kendisine ne de Frances'a anlatiyor. Tam olarak neden yaptigini bilmedigi seyleri yapinca da mutsuz olmasi kacinilmaz hale geliyor. En yakin arkadasina farkettirmeden buyumeye basliyor ama bir sure birbirlerinden kopmus olmalari onlarin dostlugunu bozamiyor.

Oysa Frances kendi haliyle harika; olgunlasmamis, 'undateable', parasiz ve entellektuel. Zaten filmin en keyifli anlari da Frances'in cocukca mutlu oldugu dakikalar. Kendisine bir yuva buldugunu hissettiginde sokaklarda dans ederek kosuyor, en yakin arkadasi onu aradiginda nefes almadan konusuyor ve evde sigara icince kendisini eski zamanlardaki kotu anneler gibi hissediyor. Benim filmde gereksiz buldugum sahneler ise Frances'in ailesini ziyarete gittigi kisimlar. Paris bolumu oldukca anlamliyken aile ziyareti filmde dagilmalara yol aciyor.


Mutlu Frances


Filmin bir diger basrol oyuncusu da benim cok yakin zamanda tanisma sansina kavustugum New York. Siyah-beyaz bir New York seyrediyoruz film boyunca. Guzel ama acimasiz bir New York portresine sahit oluyoruz fakat metro sahnelerine gulmemek imkansiz.

New York Siyah Beyaz


Filmin dostluga, aska ve hayata oldukca naif bir bakis acisi var. Sonsuz bir saflik ve buyuk bir inancla hareket eden, bazen istemedigi kararlar alip yoluna huzunle devam eden modern ve bagimsiz Frances goze hep cok sevimli ve catlak gorunuyor.


Frances, Benji and Lev


Her ne kadar filmin derdinin cok baska oldugunu anlamis olsam da keske Benji (Michael Zegen) ile Frances arasinda guzel bir ask yasanabilseydi. Ben hala Lev'e (Adam Driver) katiliyorum ve o ikisinin ileride evlenecegini dusunuyorum.





Hiç yorum yok: