Mutlaka
cok farkli bir sey yapmaliyim, acayip derecede guldurmeli ya da aglatmali… O
kadar para harciyoruz tabi ki bu film kendini gostermeli, populer oyuncular
sart, yila damgasini vurmali… Bazen son zamanlarda yapilan Turk filmlerinin bu
tip kaygilarla yapildigini dusunmeden edemiyorum. Senaryo sasirtmacali olacak,
oyuncular olduklarindan yuz kat guzel gorunecekler ve filmin sonunda herkes aglayacak
diye harcanan bu cabanin baska seyler icin harcanmasi gerektigi asikar oysa ki.
Yaratici,
muthis kurgulanmis ve iyi cekilmis filmler de var mutlaka ama bu genel yargidan
kurtulmak da oldukca zor hale geldi. Oysa Turk sinemasi hic olmadigi kadar iyi
durumda, 1 yilda gosterime giren turk filmi sayisi yuzleri geciyor ve izleyici
sayisi da her yil artiyor. Ben de bu durumun verdigi cesaretle Amerikadayken
kacirdigim Turk filmlerini yavas yavas izlemeye calisiyorum. Yazimda
bahsedecegim film de bunlardan biri aslinda. “Bi kucuk Eylul meselesi var,
halledemedim.”
Modern,
zengin ve guzel Eylul (Farah Zeynep Abdullah) arkadaslariyla gittigi Bozcaada
gezisinde tanistigi Tek (Engin Akyurek) ile hem hayatin hem de kendisinin bambaska
bir yuzu ile karsilasir. Istanbul’da yasayan, guzel giyinmeyi, iyi mekanlarda
takilmayi ve arkadaslariyla olmayi seven hafif bencil ve simarik bir kizdir
esas kizimiz. Tek(in) ise bir adada annesinin evinde yasayan asosyal ama yetenekli
bir karikaturisttir.
Eylul
bu geziden dondukten sonra Istanbuldaki hayatina adeta yeniden baslarcasina atilir
ama basina gelen trafik kazasiyla kaybettigi hafizasi onun gecmisi
sorgulamasina yol acacaktir. Hatirlayamadiklarini ve kendisine anlatilmayanlari
ogrenmek istegi ile Bozcaada’ya geri doner. Bozcaada ona unuttugu 1 ayi
hatirlatmakla kalmayacak ayni zamanda icindeki boslugun sebebini de
kesfetmesini saglayacaktir.
Yaptiklari
buyuk bir izleyici kitlesi tarafindan merakla beklenen Kerem Deren’in ilk filmi
olan Bi Kucuk Eylul Meselesi eksiklerini unutturacak kadar naif sahneleri ve
basarili oyuncu secimleriyle takdiri hakediyor bence. Bozcaada gibi harika bir
adanin mekan olarak secilmesi bir yana sunulan buyuleyici goruntuler de filme
kesinlikle inanilmaz bir deger katiyor. Nil Karaibrahimgil’in film icin
besteledigi, sozleriyle ve soylenis tarziyla oldukca etkileyici olan “Kanatlarim
Var Ruhumda” parcasi ve film boyunca eglence mekanlarinda calan muzikler filmi
bir butun haline getiriyor. Tekin karakterinin cizdigi karikaturler, denize
girmek icin secilen issiz koylar ve yenen yemekler de ada ruhunu oldukca guzel
yansitan ogeler.
Ozellikle
Farah Zeynep Abdullah’in filme kattigi enerji oldukca onemli. Baska turlu
sehirli kizimizin simarikliginin -ya da korkaklik diyelim- sonuclarina inanmak
pek kolay olmazdi sanirim. Engin Akyurek, cok da derinlemesine dusunulerek
yazilmamis gibi gorunen Tek karakterine burunmekte ve seyirciyi pek de mumkun
olmayan seylere inandirmakta elinden geldigince ugrasmis gorunuyor. Yan
karakterlerin goze batmayan, iyi oyunculuklari ve kurgudaki donusler de cok
basarili.
Sonuc
olarak izleyicide Bozcaada’ya yerlesme, yaz tatiline cikma ve bol bol muzik
dinleme istegi olusturan ve tum naif insanlara karsi yurekleri sevgiyle
dolduran bir film olmus, gec olsa da izledigim icin cok memnunum.
"Kaybolmayacak. Dalgalar onu alacak, sen nereye gidersen git, senin gittigin yerin kiyisina birakacak."